11 Kasım 2017 Cumartesi

Biz Nerede Duruyoruz?

Bir yonca misali ömrümüz. Bir Pakdil devrimciliğine erişebilsek Özel'i özler üstad'da dururuz. Akif'in dizeleri yoncanın hiç umulmayan, yüzde gülücükler açtıran o dördüncü yaprağı gibi neşelendirir bizi. İşte o zaman Üstad'ın: 'ben yeşerecek İslam çiçeğinin ancak gübresi olabilirim.' lafında ki gübre olma arzusu depreşir içimizde.

Bu adamların ömürlerini adayıp ancak  gübresi olmayı kendine layık gördüğü bu davanın biz neresindeyiz? Niye sırtlanmaktan imtina ederiz bu davayı? Kaybedecek neyimiz kaldı?

10 Kasım 2017 Cuma

Ne hakkında yazmalıyım bilmiyorum. Sanırım ciddi sıkıntılarım var bu konuyla alakalı. Ve edebi yönümü galiba biraz daha geliştirmem lazım. gereğinden fazla BOŞ konuşuyorum. az öz basit bi şekilde niyetimi buraya aktarmam lazım. Yardım bekliyorum. Benim niyetim siyasetle güncelle tarihle ilgili konularda bazı düşüncelerimi yazmak ve farklı fikirler okuyarak kendimi geliştirmekti açıkçası. Ama kara harp okulundan çıktığımdan beri üniversite de beklediğimin ciddi şekilde altında geri dönüşler aldım. öğrencinin durumu tek kelimeyle REZALET! başka kelimeyle anlatamazdım
herhalde.
  Siyaset öğrencisinin ne tarih ne siyaset bilgisi ve de ilgisi YOK. 1 seneyi geçkin süredir bu şehirdeyim öğrencilerde tek gördüğüm giyim kuşam konusunda üniversitelerimiz baya bi yok katetmiş. Ama konu bi türlü 'kafa'ya gelememiş. ben askeri lise mezunu olduğum için yatıp kalkıp şükretmeliyim sanırım. 1 sene öncesine nazaran siyasi düşüncelerim çok fazla değişti. Artık hükumete karşı içimde bi güven varsa oda devlet makamında iktidar makamında oldukları içindir. Mecburiyettendir. Yani yanlış anlaşılmasın benim sıkıntım 'şuan ki' hükümetle değil. komple 'devlet' kavramı beni düşündürüyor. Tarihsel süreç içerisinde farklı fikirlere farklı yönlere buğzediyorum. Anlatmak istediğim şey esasında: Devletin islama bakışı yaşayışı ve yaşatışı. Devletin başına hangi fikri savunan hükümet gelirse gelsin asla istenen devlet anlayışına erişemeyecek ve hatta ve hatta yaklaşamayacaklar. Bu dünyayla ilgili böyle büyük hedeflerimi artık rafa kaldırdım. Türkiye bi süper güç olsa bile biz bazı şeylerden kurtulamayacağız. halk olarak fikrimizde ve zikrimizde çok fazla eksikler olduğunu zannediyorum. okumaya daha çok okumaya gayret ediyorum fikirlerimi dahada geliştirmek için.


MTTB bünyesinde görev almaya başladım aktif olarak. karakterime ve insanlarla olan ilişkilerime ciddi tecrübeler katacağına inanıyorum. Teşkilatçılık bugün ülkemizde en önemli ve en gerekli bi kaç unsurdan biri sanırım. Bunun 'niye'sini üniversiteden mezun olup kafanızı kurcalayan dertler davalar çevresinde yaşarken göreceksiniz. tabi işte klasik: evim olsun arabam olsun 3 tane çocuğum olsun güzel bi karım olsun kenarda param olsun mantığıyla yaşamazsanız. :) 


4 Aralık 2016 Pazar

Üstadın gençliğe hitabesi






bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik...

"zaman bendedir ve mekân bana emanettir! " şuurunda bir gençlik...


devlet ve milletinin büyük çapa ermiş yedi asırlık hayatında ilk iki buçuk asrını aşk, vecd, fetih ve hakimiyetle süsleyici; üç asrını kaba softa ve ham yobaz elinde kenetleyici; son bir asrını, allah'ın kur'an'ında "belhüm adal" dediği hayvandan aşağı taklitçilere kaptırıcı; en son yarım asrını da işgal ordularının bile yapamayacağı bir cinayetle, türkü madde plânında kurtardıktan sonra ruh plânında helâk edici tam dört devre bulunduğunu gören... bu devirleri yükseltici aşk, çürütücü taklitçilik ve öldürücü küfür diye yaftalayan ve şimdi, evet şimdi... beşinci devrenin kapısı önünde dimdik bekleyen bir gençlik...


gökleri çökertecek ve yeni kurbağa diliyle bütün "dikey"leri "yatay" hale getirecek bir nida kopararak "mukaddes emaneti ne yaptınız? " diye meydan yerine çıkacağı günü kollayan bir gençlik...


dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, öcünün davacısı bir gençlik...


halka değil hakka inanan, meclisinin duvarında "hakimiyet hakkındır" düsturuna hasret çeken, gerçek adaleti bu inanışta ve halis hürriyeti hakka kölelikte bulan bir gençlik...


emekçiye "benim sana acıdığım ve yardımcı olduğum kadar sen kendine acıyamaz ve yardımcı olamazsın! ama sen de, zulüm gördüğün iddiasiyle, kendi kendine hakkı ezmekte ve en zalim patronlardan daha zalim istismarcılara yakanı kaptırmakta başıboş bırakılamazsın! ", kapitaliste ise "allah buyruğunu ve resul ölçüsünü kalbinin ve kasanın kapısına kazımadıkça serbest nefes bile alamazsın! ", ihtarını edecek... kökü ezelde ve dalı ebedde bir sistemin aşkına, vecdine, diyalektiğine, estetiğine, irfanına, idrakine sahip bir gençlik...


birbuçuk asırdır yanıp kavrulan, bunca keşfine ve oyuncağına rağmen buhranını yenemeyen ve kurtuluşunu arayan batı adamının bulamadığını, türkün de yine birbuçuk asırdır işte bu hasta batı adamında bulduğunu sandığı şeyi, o mübarek oluş sırrını çözecek ve her sistem ve mezhep, ortada ne kadar hastalık varsa tedavisinin ve ne kadar cennet hayali varsa hakikatinin islâm'da olduğunu gösterecek ve bu tavırla yurduna islâm âlemine ve bütün insanlığa numunelik teşkil edecek bir gençlik...


"kim var! " diye seslenilince, sağına ve soluna bakınmadan, fert fert "ben varım! " cevabını verici, her ferdi "benim olmadığım yerde kimse yoktur! " duygusuna sahip bir dava ahlâkını pırıldatıcı bir gençlik...


can taşıma liyakatini, canların canı uğrunda can vermeyi cana minnet sayacak kadar gözü kara ve o nisbette strateji ve taktik sahibi bir gençlik...


büyük bir tasavvuf adamının benzetişiyle, zifiri karanlıkta ak sütün içindeki ak kılı farkedecek kadar gözü keskin bir gençlik...


bugün, komik üniversitesi, hokkabaz profesörü, yalancı ders kitabı, çıkartma kağıdı şehri, muzahrafat kanalı sokağı, fuhş albümü gazetesi, şaşkına dönmüş ailesi ve daha nesi ve nesi, hasılı, güya kendisini yetiştirecek bütün cemiyet müesseselerinden aldığı zehirli tesiri üzerinden silkip atabilecek, kendi öz talim ve terbiyesine, telkin ve telbiyesine memur vasıtalara kadar nefsini koruyabilecek, tekbaşına onlara karşı durabilecek ve çetinler çetini bu işin destanlık savaşını kazanabilecek bir gençlik...


annesi, babası, ninesi ve dedesi de içinde olsa gelmiş ve geçmiş bütün eski nesillerden hiç birini beğenmeyen, onlara "siz güneşi ceketinizin astarı içinde kaybetmiş marka müslümanlarısınız! gerçek müslüman olsaydınız bu hallerden hiçbiri başımıza gelmezdi! " diyecek ve gerçek müslümanlığın "ne idüğü"nü ve "nasıl"ını gösterecek bir gençlik...


tek cümleyle, allah'ın, kâinatı yüzüsuyu hürmetine yarattığı sevgilisinin âlemleri manto gibi bürüyen eteğine tutunacak, o'ndan başka hiçbir tutamak, dayanak, sığınak, barınak tanımayacak ve o'nun düşmanlarını ancak kubur farelerine denk muameleye lâyık görecek bir gençlik...


bu gençliği karşımda görüyorum. maya tutması için otuz küsür yıldır, devrimbaz kodamanların viski çektiği kamıştan borularla ciğerimden kalemime kan çekerek yırtındığım, kıvrandığım ve zindanlarda çürüdüğüm bu gençlik karşısında uykusuz, susuz, ekmeksiz, başımı secdeye mıhlayıp bir ömür allah'a hamd etme makamındayım. genç adam! bundan böyle senden beklediğim, manevî babanın tabutunu musalla taşına, anadolu kıtası büyüklüğündeki dâva taşını da gediğine koymandır.


surda bir gedik açtık; mukaddes mi mukaddes!

ey kahbe rüzgâr, artık ne yandan esersen es! ..

Allah'ın selâmı üzerine olsun! "

15 Ağustos 2016 Pazartesi

DARBİYELİ !

Uzun bir aradan sonra yeni ve gerçek bir isimle merhaba düşüncesini sevdiklerim.

  Ben bir harbiyeliyim tasfiye falan olduk işte onlarında bitti gitti hepsi sivil hayata alışmaya çalışıyoruz.

 Bakın yok efendim işte %95i fetöcü yok %98i fetöcü bu harp okullarının askeri liselerin.

SAYDIN MI ULAN??

diye sormak istiyorum sayın yetkililere?

Yav madem biliyorsunuz sayıyı atın o kadar adamı devletini vatanını milletini seven 14-23 yaş aralığındaki 15bin küsur gençten ne istediniz ey güzel devletimin güzel yöneticileri?

Kimse askeri liseler ve harp okullarıyla ilgili şu kadarı şöyledir diyemez kusura bakmasın kimse.

ben Kuleli mezunuyum şimdi saçma sapan yazılar yorumlar görüyorum yok imamhatip yapılsın yok otel yapılsın yav 1845 tarihli kesintisiz eğitim veren bir okul ve yetişen insanlara bakınız lütfen.

Şimdi 15 temmuzda günlüğüme yazdığım yazının bazı bölümlerini paylaşıcam sizinle. Darbe girişimini dışarıdan izleyen ama silahlı kuvvetleri de biraz bilen birisi olarak:

Bölük komutanımı televizyonda gördüm. Okul komutanımıda. Hepsi darbe girişimine katılan insanlar. Şimdi Bunun suçlusu kim? Bunlar bilmiyorlarmı Türkiye de bi darbe amerikadan izinsiz ve habersiz olarak yapılamaz. Sabaha kadar 161 şehit var. Kim verecek bu kadar vatan evladının hesabını? İnsanlar sokaklarda. Bizi okula çağırdılar ama saat 6 ya geliyor arkadaşlarımı aradım şehir giriş-çıkışları kapalı. Genelkurmayda, sahil güvenlik komutanlığının orada çatışma var meclis bombalanmış biz orada meclisin karşısında genelkurmayın yukarısındaki okula nasıl gideceğiz? Kuleli komuta kademesi komple darbeye kalkışmış o önünde saygıyla durduğumuz adamlar şimdi vatan haini bu kandırılmışlık duygusu nasıl gidecek bizden? Peki ya o üniformaya sürülen leke?.
15 yaşında lise öğrencilerinin ellerine silah verip kendi pisliklerine alet ediyorlar millete vatana yazık değil mi? Şuan kafamda birçok soru var ve ben buraya yazmaktan dahi imtina ediyorum bu soruları.


Bakın buda 01.08.16 tarihinde yazdıklarım:


Başarısız darbe girişiminden bu yana 16 gün geçti. askeri liseler kapatıldı ve diğer askeri okullardaki öğrencilerin hepsi atıldı. OHAL ilan edildi. İzmire gittim kamp için. Aynı akşam geri döndüm. Tasfiye edildiğimizi öğrendik işte. Üzgünüz. Asker olmayı gerçekten çok istedim. O üniformayı üzerimde taşımayı ve vatan için çalışmayı yaşamayı yaşatmayı gerçekten çok istedim.


Bakın az önce de söylediğim gibi benim okul komutanım dediğim adamı kanlar içinde yerde
gördüm ve adam antalyada dolapta yakalanmış askerlik bu mudur? Nerede onur nerede gurur nerede ölümü göğüsleyen şerefli asker? Hayır bunlar asker olamaz korkak teröristler! Bizi azarlayıp ceza veren bölük komutanım belki izlemişsinizdir polis kızına küfür ediyor kanlar içinde nezarethane de. Bu vatan hainlerinden emir aldım ben nasıl üzülmeyeyim?


Harbiyeli bi şekilde yaşamını devam ettirir göreceksiniz ama içinde hep bi ukte kalacak o yıldızı omzuna takamamanın ezikliği üzüntüsü burukluğu asla gitmeyecek içimizden.

Allah ve asker sadece zor zamanlarda hatırlanır. Allahtan yardım istenir zor bi anda, askerden savaşta ölmesi kazanması beklenir ülkesi için. Sonra? İkiside unutulur. İnsanoğlu budur işte.


ama unutmayın güçlü ordu güçlü türkiye demektir!


6 Haziran 2016 Pazartesi

Ramazan-ı şerif

Millet hepinize hayırlı ramazanlar...
Şimdi mübarek ramazan geldi ya, twitter'a facebook'a ergen ergen aptal saptal yok çok acıktım yok susadım yok efendim işte yemek resimleri saçma sapan capsler falan. Geçiniz bunları artık. 

Orucu aç kalmak zayıflamak bedeni terbiye için değil nefsi terbiye için tutun.

Bakın millet olarak ne kadar bozulduk farkında mısınız?

Oruç tutmuyor diye adam mı dövülür ?

İsteyen tutar isteyen tutmaz. 

Saygı göstersin diyorsunuz ama bu bi kural değil inanmıyordur yahut farklı bi sebebi vardır saygı göstermek zorunda değildir zaten biz nefsi terbiye için aç kalıyoruz birilerini yerken gördüğümüzde ne oluyor da tepki gösteriyoruz? 

Allah'ın peygamberi kimseyi hor görmüş kızmış mı? O oruç tutarken gıybet edenleri uyarmış yemek yiyenleri değil. Zaten biz biraz hoşgörü gösterebilsek emin olun bu tablo çok kısa sürede değişir insanlar birbirine saygı göstermeye başlar utanır yemek yiyen, yememeye başlar. 

Bakın bir tebessüm bir hoşgörü o kadar çok şey değiştirir ki. 

Bunu ancak hayatında yaşayanlar bilir.

Çocuğum daha teravih namazına gittik arkadaşlarla. Tabii çocuğuz ya uslu durmucaz e 20 rekat namaz sıkılıyor canım insan(!) vehasılıkelam bizim elemanlar başladı gülüşmeye. E cemaat durur mu hemen dayının teki bağırdı çağırdı bişiler yapmaya başladı biz korktuk. Bakın arkadaşlar sen bu hareketi bir çocuğa yaparsan birdaha gitmez camiye bunun vebali o adamdadır ahirette iki elim yakasındadır.

Arka saftan genç bi abimiz saolsun hemen tebessüm gösterdi bizi yanına çağırdı aramıza girdi biz yine gülüyoruz ama oda her selam verdikten sonra bakıp tekrar gülüyor. 

Şimdi ben 21 yaşındayım o adamı ömrümün sonuna kadar unutur muyum? 

UNUTMAM! 

Unutmam arkadaşlar hayat o kadar önemli ve o kadar basit ki resmen pamuk ipliğine bağlı yaşıyoruz buna dezavantaj gözüyke bakanlarda olabilir ama emin olun kök salmamak bu hayata sizi özgür kılıyor. 

Söylediğim gibi bir çocuğa tebessüm göstermek hayatı değiştiriyor.

Güzel yüzünüzden tebessümü hiç eksik etmeyiniz efendim...

Hayırlı ramazanlar...

30 Mayıs 2016 Pazartesi

Geleceğe gelmek...

Merhaba ey okur...

Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur, 
insan bir akşam üstü ansızın yorulur
tutsak ustura ağzında yaşamaktan....

Demiş Atilla İLHAN abimiz, hafif bir melodi gelip yalıyor kulağımı inceden, fazla hissettirmeden ama etkisinde bırakarak uzaklaşıyor ve hayatım boyunca peşinde koşuyorum bu tutkunun, duygunun.

Savaşın ortasında komutansız kalmaktır babasız kalmak. Demiş bir büyüğümüz tanımıyorum.

Siz ne kadar delikanlı olursanız olun bir ''baba'' arıyor insan en özünden. Birde seviyorsa hani iyi bir adamsa babası. Ben babamı çok sevdim hala seviyorum ama bilmiyorum sizede oluyor mu sanki büyüdüğümü hissettiğim hergün onun şevkatinden uzaklaşıyorum bu kötü manada değil bi oğuldan ziyade bi arkadaş gibi görmeye başlıyor sanki beni tabii buda güzel birşey ama ben hayatımda hep örnek aldığım idol seçtiğim babamın 'küçük ben' i sevmesini isterdim. Burada haksızlık yapıyorum belki okuyan varmıdır yokmudur bilmiyorum babası olmayan yahut iyi bir adam olduğunu düşünmeyen. Benim babam güzel adam insanlar. 5 yılı geçti belki o yurt dışında çalışıyor ben şehir dışında okuyorum görüşemiyoruz ki nalet telefondan telefona oda 2 haftada bir nerden baksan. Biliyorum arkadaşlarım var pazar günü akşam odaya girer girmez başlıyor babasına küfretmeye. Biz sevgiyi kaybedeli çok olmuş arkadaşlar biraz hassasiyete ihtiyacımız var ağlamalıyız gözyaşlarımız yanaklarımızdan değil damarlarımızdan süzülmeli kalbimize dokunmalı.

Bilmiyorum sizin babanız nasıldır ama ben okumayıda yazmayıda babamdan öğrendim yani okuma alışkanlığınıda öyle kendi kendime birşeyler karalama alışkanlığınıda babamdan edindim hep anlatırlar birde ben anlatayım babanız hiç odaya girip ''evet çocuklar kapatın bakalım televizyonu bu akşam biraz ben okuyayım sonra bu okuduklarım üzerine tartışalım ders çıkaralım'' dedi mi? bunu babanız yapmadıysa mutlaka siz yapın ey anne baba olmuş yada olacak insanlar bırakın çocuklarınız televizyonda bize kandırılan dünyayı izlemesin omuzlarının üzerinde duran kafasını güzel şeylerle meşgul etsin.

Bir Necip Fazıl daha çıktı mı çıkar mı bilmem ama bizim onun gibi -hak yahut batıl- davamıza adamamız lazım kendimizi. ben size gidin şunun için uğraşın demeyeceğim tabii benimde kendi fikirlerim var ama bunları size anlatabilecek, sizi ''işte bu çocuk haklı'' dedirtecek kadar iyi yazamıyorum henüz. Ama gelin hanımlar ve baylar basit birer insan olmak nasıl size tutkulu gelir nasıl hoşunuza gider nasıl yaşanır basit ? Allah aşkına anlatın ben dayanamıyorum belkide babamın tek sevmediğim yönü bu. He günahını almıyayım babam kendi idealleri için değil inandıkları için yaşamış hep. Hep iyi bir insan olmuş ama bilmiyorum belki arkasında benim gibi bi faydasızdan daha faydalı birşeyler bırakabilirdi yani hala hayatta inşallah yapacak etrafındaki diğer babalara benzemediği apaçık ortada ama bir Nuri Pakdil değil. Belki zamanında okumaktan korkuttukları için belki 80lerde 90larda babam genç olduğu için. Ne bileyim işte.

Sevmek diyorduk insanlar...
Sevmek çare her derde inanın bugün olmaz yarın olmaz yıllar sonra bile belki olmaz ama sabır işte Rab var onu gören bilen 'ol'duran. muhakkakki O bizim görmediklerimizi görür işitmediklerimizi işitir herşeyin bir vakti var. Yaşadığımız cennet vatan için gelin siz çalışın. Bir ev bir araba bir kaç yıl mutluluk için değil. Gelecek için.

İyi Gelecekler....

27 Mayıs 2016 Cuma

Bu ilk yazı bilmiyorum her insanı heyecanlandırırmı ben heyecanlanıyorum. Belki de sırf bu yüzden 3 gün düşündüm nasıl başlasam ne yapsam diye. Devamına birçok yazı gelecek biliyorum.

Velhasılı kelam...

Şefkat ve merhametten yoksun bir ülkede yaşıyoruz arkadaşlar. Farkına varın bazı şeylerin. Ben bilmiyorum o kadar erken doğmadım ama 80leri 70leri bilen yaşayan acısını çeken büyüklerimiz var. İnsanlar birbirini sen şucusun sen bucusun diye ayırmaya başladılar YAPMAYIN!

Biz hep beraber bi milletiz...

Boşa yaşanacak hayatlar değil bize verilen bu ömürler birbirinizle kavga etmekten vazgeçin bizim hep birlikte asıl kavgamız daha başka biliyorsunuz.

Hiçbir insanın amacı evim olsun arabam olsun güzel bi karım/kocam olsun sağlamından işim olsun miss gibi yaşıyayım istediğimi alayım iyi bir anne/baba olayım olmamalı olmasın siz bunları DEMEYİN!

 Hayatınızı biraz uç noktalara taşımayı deneyin araştırın ne olur görün onların derdi bizimle müslümanlarla, türklerle. İt gibi korktukları için yapıyorlar bütün oyunları ben şimdi size vaay efendim şöyle katakulleler var gidin bunu destekleyin gidin şuna oy verin bunun için ölün falan yalan dolan hikaye böyle şeyler diyemem demem.

Bakın sayın okur Nuri Pakdil diye bir adam var gerçek bir devrimciyim ben diyor gerçek bir devrimci olmak için yaşayın.

Oktay Sinanoğlu okuyun bir bakın adam neyin davasına düşmüş TÜRKÇEYE SAHİP ÇIKIN!

ilerleyen zamanlarda daha farklı ve daha iyi olacağını düşündüğüm şekilde yazmaya devam edeceğim okursanız cansınız okumaz iseniz de cansınız. :)